Dünkü rezaletten sonra bugün iyi bir gün geçirdik. Tegernsee adlı göle gidildi. Buradaki en büyük sürpriz 790 m. yükseklikteki teleferik merkezinden 1620 m. yükseklikteki Wallberg adlı dağın tepesine çıkmamız oldu. Teleferik hayli dik olduğundan oldukça ürkütücü idi. 20 veya 25 dakikada tepeye ulaştık. Puslu bir hava olduğu için güzel fotoğraflar çekemediysem de, çekmeye çalıştım. Beni memnun eden bu tepeye gelen yaştaşlarım oldu. Aralarında bir haylisi az veya çok topallıyordu ki, ben de çekinmeden topallayabildiğim için mutlu oldum. İstanbul'da gençler arasında bu zaafımı gizlemeye çalışırken hayli sıkıntı çekiyorum. Anlaşılan Almanya benim gibiler için ideal bir ülke. Ancak tekrar München'de yaşama imkanım yok. Tegernesee ve çevresinde dolaştıktan sonra güzel bir kafede, geldiğimden beri ilk defa ağzıma layık iki bardak kahve içtim ve güzel bir elma turtası yedim. Almanlar bu konuda iyi. Otele döndüğümüzde saat beşi bulmuştu ve yorgunluktan ölmüştüm. Wallberg dağı tepesinde farkına varmadan bir hayli de yanmışım.
Akşam, 1954 yılından beri tanıdığım dostum Ferit ve eşi Ayşe'nin Cosima sokağındaki evine gittik. Oğulları Kerim de orada idi. Erkin, Ferit, Ayşe, Elfi ve ben eski günleri anarken tam bir dil salatası kullandık. Almanca, İngilizce, Türkçe ve Tatarca sohbetler edildi. Tabii ki bu dillerden Almanca konuşulurken güzelim Beril anlamıyor, Türkçe konuşulduğunda da Elfi şaşkın şaşkın bakıyordu. Kısacası her ikisi için de pek eğlenceli olmayan bir gece geçti.
Böylece aynı dili konuşmayan insanların birbirleri ile anlaşmasının ne kadar zor olduğunu bir kere daha anlamış olduk. Arkadaşlarım Ferit ile Erkin Alman vatandaşı olmuşlar, eski vatanları ile ilgili espriler yapan şahıslara dönüşmüşlerdi. Onlar gibi Çin'de doğan muhacirlerin bulundukları şartlara göre vatandaşlıklarını değiştirmeleri pek yadırganacak bir durum değil aslında. Ancak dün bizi eve bırakan bir taksi şoförünün 45 yıl Almanya'da yaşayıp, bir Alman hanımla evlenip ondan çocukları olmasına rağmen Almanlardan şikayet etmesini anlamak ise hayli zor. Madem ki beğenmiyorsunuz memleketinize geri dönünüz demek geliyor insanın içinden.
Aslında bu yüzyılda vatandaşlık kavramı da hayli değişti. Türkler Alman oluyor, Ruslar Türk. Ekserisi de her iki vatandaşlığı korumak istiyor. Bunu nasıl açıklamalıyız?
Her neyse, bugünümüz bu gibi maceralar ve sorularla sona erdi. Bakalım yarın bizleri neler bekliyor. Elfi ile Erkin yarın Würzburg'a dönecekler. Bizim için araba konforu sona erecek.
Bir not: bugün çektiklerimi bilgisayara yüklenmeden silmedim. bayağı progress :)
Nadir