Bay ve Bayan München

Beril Devlet ile Nadir Devlet'in Münih gezi notları

12 Temmuz 2013 Cuma

Alman basını

Dün sabah kahvaltı masasına bıraktıkları Süddeutsche Zeitung gazetesinin baş sayfasında bu haber vardı: Essen gegen Erdogan (Erdoğan'a karşı yemek)



Gazetenin elektronik versiyonunda sadece üye olanların okuyabildiği haberin özeti için tıklayınız


Beril

Yazan G. Beril Cansever Devlet
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş

Augsburg

Bugün Ferit ile Ayşe bizi Romalılar tarafından kurulan, bölgenin belki de en eski şehrine götürdüler.  Şimdilerde Bavyera Devletine bağlı Schwabların (Bavarlar gibi birbirinden haz etmeyen bir Alman halkı) başkenti durumundaki şehirde, geçmişten bir hayli şey saklanmış. Bunun başında 16. yüzyıla ait sosyal evler, 17., 18. ve 19. yüzyıla ait yapılar geliyor. Savaş esnasında haylisi bombalanmış, şehrin nerdeyse % 50'si yıkılmış. Binlerce insan ölmüş. 

Başta Birinci Dünya Savaşının müttefikleri Almanları çok aşağılayan ekonomik ve siyasi şartlar dayatınca, Hitler gibi bir lider ortaya çıkmış. O milyonlarca insanı  peşine takmış, sırf komşularına değil, kendi vatandaşlarına da çok kanlı bir sonuç hazırlamış. Bu savaşlardan akıllan Batılılar sonuçta Avrupa Birliğini kurarak kötü geçmişi tekrar yaşamamaya karar verdiler. Ancak geçmişin korkunç yüzünü Augsburg'ta ufacık bir sığınakta görebildik. Bunun dışında Almanya'da bu korkunç geçmiş tamamen unutturulmuş bulunuyor. Şu anda Almanya'daki yabancıların sayısı beş milyonu aşmış durumda. Bu durumun bazı aşırı gurupları rahatsız ettiği biliniyor. İlerde tekrar Hitler dönemine benzer gelişmeler olabilir mi?

Augsburg'ta da bir çok dükkanda Türkçe tabelalar gördük. Başka yabancılar da var. Bu yabancıların pek de Almanya'ya, Almanlara uyum sağladığı söylenemez.  Bu durumda çoğunluk azınlığa ne kadar tahammül edecek? Türkiye'yi örnek alırsak, çoğunluğun, yani iktidarın azınlığın haklarına pek de tahammül etmediği ve etmeyeceği ortada.  Bu, ekonomik zorlukların arttığı ülkelerde daha sıkça görülmeye başladı.

Münih'ten bir saatlik mesafedeki Augsburg düzenli, güzel bir şehircik. Eski yapıların dışında pek fazla görülecek bir şeyi yok gibi.

Dönüşte Türkiye Başkonsolosluğunun önünden geçtik. Başkonsolosluğun hemen yanında kurulan çadırlar ve pankartlar  "Diren Gezi, diren Taksim!" hareketinin burada da yaşadığının göstergesi idi. Bunların önünde ne polis vardı, ne de çadırlar sökülmüştü. İşte o zaman gerçek demokrasinin yaşandığı bir ülkede olduğumuzu fark ettik.

Augsburg gezisi beni fazlasıyla yormuş ki  akşam yemeğinden önce iki saat uyumuşum. Yemek için Münih'in en canlı sokaklarından biri olan Schwabing semtindeki Leopold sokağındaki bir restorana gittik. Cuma günü olduğu için mi, yoksa yağışsız bir akşam olduğu için mi (Almanya'da neredeyse 200 gün yağış veya kapalı hava olur) her yer tıklım tıklım idi. Buna ek olarak da bisiklet terörü tam hızıyla devam ediyordu. Bir tanesinin bana çarpmasından ramak kala kurtuldum. 25 yıl sonra eskisi gibi atik olamayacağımı unutmuşum. Bakalım yaşlı kemiklerimi yarın hangi maceralar bekliyor?

Nadir

Yazan Nadir Devlet
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş

Augsburg, Martin Luther, Hitler'li bir Bunker ve İstanbul'a kaçan aklım

Bugün sevgili Ferit & Ayşe Agi, bizi Augsburg'a götürdüler, sağ olsunlar. Augsburg, Münih'ten 65-70 km. kadar uzakta. Bir saatten az zamanda, yine yemyeşil araziler, ormanlar ve köyler arasından geçerek, kaymak gibi otobandan ulaştık, bu mühim ama küçük kente.

Öneminin nereden ileri geldiği, Tarih ders kitaplarından hatırlanabilir. Kısaca üzerinden geçecek olursak, Avrupa'da Vatikan'ın tahakkümüne ilk başkaldırının şehridir, Augsburg.

İlahiyat profesörü Martin Luther, 16. yüzyıl başında bu şehirde, Katolik kilisesinin topraklarının elinden alınması ve ruhbanların Tanrı ile kul arasından çıkarılması gerektiğini ilan ederek, Protestanlık mezhebini kurmuştur. Bu beyanatla Orta Avrupa'daki Katolikler ile Protestanlar arasındaki çatışmalar şiddetlenmiş, sonunda Protestanlar galip gelmiştir.

1555 tarihli Augsburg Barışı / Fermanı ile dileyen prenslerin (derebeylerin) Katolik kilisesinden ahalisiyle birlikte ayrılmasına, Protestan olmasına izin verildi. Daha geniş bilgi için şuralara bakabilirsiniz: Augsburg Barışı ve Martin Luther 

Seküler (laik) Avrupa'nın ilk doğum sancısı sayılabilecek bu hadiselerin kalbi, bir anlamda kurulu düzene ve onun adaletsizliğine başkaldırının merkezi Augsburg, aklını zorda kalmış İstanbul'unda bırakan benim için bir umut serinliği adeta. Kim bilir, halk sesini duyurabilir, hak yerini bulabilir belki, Augsburg'da olduğu gibi...



Augsburg Belediyesi




Mimarlar şehirde birbirinden şık izler bırakmış, ancak asıl heykeller şahane!














İşte o bina, prens sarayı! Luther'in isyan bayrağını açtığı yer:

 





Augsburg da birçok Alman şehri gibi, II. Dünya Savaşı'nda bombardımana uğramış.
Ayakta kalan işçi evleri, 1500'lerde, şehrin derebeyi olan Fuga ailesi tarafından yaptırılmış (bu yüzden mahalleye Fugerei -sesle:Fugeray- deniyor) ve inanılır gibi değil ama bugün hala yaşayan, yaşanan bir site olarak capcanlı ve ayakta.











20 sene tarih öğretmiş biri olmama dayanarak söyleyebilirim ki, toplumlara en dehşet verici yıkımları yaşatanlar, karizmatik, yetenekli, hayranlık uyandıran ve çok çok çok kötü kalpli, merhametten nasibini almamış liderler olmuştur.

Hitler gibi.

Etkisine kapılmamak zordur, böyle liderlerin. Almanların 1930'larda başına gelen de bu oldu işte. Parlak zekası, işlek diliyle koca milleti peşinden sürükleyen Aldof ahlaksızı, hem Almanları hem de Almanyalıları (başta Yahudiler, elbette) dönülmez bir mahvoluşa sürükledi. Tanrı tüm dünya halklarını, böyle bir hatanın tekrarından korusun...


II. Dünya Savaşı'nda bombardımana ve zehirli gaz saldırısına maruz kalan Augsburg halkı işte burada göreceğiniz yeraltı sığınaklarına atmış canını. Bunker denen bu daracık koridorlarda hayata tutunmaya çalışmış insancıklar...






Gaz maskesini görünce haykırarak ağlamamak için kendimi zor tuttum...
Ah İstanbul, ah benim çileli kızım.
Sağlam dur, e mi!








Münih'teki kadar adımbaşı değil ama Augsburg'da da Türk izleri mevcut. Bir kısmını yakalayabildik ancak.






Dönüşte Münih'teki Türk konsolosluğunun önünden geçtik.



Veeeee yanıbaşında: Çapuling :)

Sağ üstte: "değer vermeyiz dünya malına, boyun eğmeyiz tayyip kuluna"



"burdayız, haykırıyoruz, çünkü Erdoğan özgürlüğümüzü çalıyor"


Münih'te de #yeryüzüiftarı


"onlar cennete gitmek için bu dünyayı cehenneme çeviriyorlar. biz ise dünyayı cennete çevirmek için onların cehenneminde direniyoruz."


sol altta: "görerek ölmek, diz çökerek yaşamaktan evladır"






Beril
Yazan G. Beril Cansever Devlet
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa
Kaydol: Kayıtlar (Atom)

Nadir Devlet hakkında

  • TV programları
  • Facebook
  • LinkedIn

Beril Devlet hakkında

  • Köşe yazıları
  • LinkedIn
  • TED

ilk günden...

  • 06/07 (2)
  • 07/07 (7)
  • 08/07 (2)
  • 09/07 (4)
  • 10/07 (3)
  • 11/07 (7)
  • 12/07 (3)
  • 13/07 (3)
  • 14/07 (2)
  • 15/07 (1)
  • 16/07 (3)

Bu Blogda Ara

Seyahat teması. Blogger tarafından desteklenmektedir.